
OKURLARIMIZDAN GELENLER…
Bu sütunlarda okurlarımızdan gelen yazılarıda yayınlıyoruz. İşte onlardan bir tanesi…
“Narthan'ın Öyküsü-Öğretmenliğimin ilk yıllarıydı; Öğretmenlik bizde aile mirası gibidir,büyük dedem şpaşiğo KAFKASYA,DA Ecips köyünün hem imamı hem din öğretmeniymiş, dedem Osmanlının Canik sancağının idadi müdürü ve muallimi,babam Akpınar köy enstitüsü mezunu cumhuriyetçi,yurtsever bir Anadolu feneri,bende bilinçli olarak bu mesleği seçmiştim.
*****
Ancak öğretmenlik ne genetik yolla nede üniversitede öğretilen pedagojik formasyon ile kazanılırmış ,babam " bu meslek "usta çırak ilişkisi içerisinde çocuklarla beraber öğrenilir" derdi...derdi de ne demek istediğini anlamazdım taaa ki aşağıda anlatacağım olayı yaşayana değin.
Görev yaptığım okul ilçenin tek orta okulu oldukça yoğun bir öğrenci nüfusuna sahip,her sosyal tabakadan öğrencimiz var,okulun en genç öğretmeniyim diğer meslektaşlarım emeklilikleri gelmiş..hatta birçoğunun emeklilikleri çoktan dolmuş sırf evlad-ü ayal için bu işi yapar modunda meslektaşlarımdı,bu tükenmişlikleri sınıflara ve okul geneline de yansıyor, çocuklarda bunu fark ettiklerinden okul hababam sınıfı gibi olmuştu,ben gençliğin verdiği idealistlik ve enerjimle bu durumu içime sindiremiyordum ,bunu da şiddeti bir eğitim aracı olarak kullanarak göstermeye çalışıyordum,o hala gelmişti ki okulun dış kapısından girdiğim anda yüzlerce koşuşan oynaşan çocuklar "karga görmüş civcivler gibi sınıflarına kaçıyorlardı,hatta yaşlı meslektaşlarım sınıflarda disiplini sağlayamadıkları öğrencilerini Cemil hocaya söylerim" tehdidi ile çocukları disipline ederlerdi.
*****
Nöbetçi öğretmen olduğum günlerde koridorlarda çıt çıkmaz çocuklar o gün milli matem havasında imişcesine sessiz,uysal ve behdbaht dolaşırlardı bahçenin kuytu köşelerinde.
İdari bir görevim olmamasına rağmen bu despotizmim okul idaresininde işine gelir hatta benim bu şiddet yanlısı tavrımı alkışlar tutum sergilerlerdi,Kendimi çok iyi bir öğretmen olarak görüyordum,değil miydi ki?"en iyi öğretmen en korkulan öğretmendir".
Artık iyiden iyiye nam salmıştım ,öğrenciler üstündeki bu despot tavrım okul dışına da taşmış ilce sokaklarında beni gören öğrencilerim çil yavrusu gibi ara sokaklara kaçışır olmuştu,dahası bir çok ana baba bu şiddeti destekliyor okula bizzat gelip hoca ;bizim oğlan çok yaramaz,söz dinlemiyor hele şununda bir kulağını çekiversen "diye mesai dışı isteklerde bulunuyorlardı.
Okulların açıldığı ilk hafta ders proğramları hazır olmadığı için derslerin çoğu boş geçer,öğrenciler koridorlarda,bahçelerde,yeni öğretmenler hakkında muhabbet ederler, eski öğrenciler yeni gelenlere sorarlar falanca derse kim geliyor?,fişmenca derse kim geliyor? eğer, sosyal bilgiler ve vatandaşlık bilgisi dersine CEMİL BİÇER giriyormuş dendiğinde ;"yandınız siz oğlum,sizin askerliğiniz bitmez muhabbetlerini duydukça EGO,m zirve yapar kostak kostak kostaklanırdım.taaaa ki o meşum ana kadar ,6-A sınıfına ilk derse girdiğim ana kadar.o ders gerek meslek yaşamımda,gerekse özel yaşamımda bir ihtilal oluşturmuşturArtık özel bir şey yapmam gerekmiyordu, sadece koridorun başında ellerim arkamda durup gözlerim ufukta sabit bir noktaya bakmam yetiyordu, beni gören ,görmeyeni dürtüyor ve kısa bir süre sonra o cıvıl cıvıl şen kahkahalar yerini derin bir sessizliğe ve korkunun rüzgarlarına terk ediyor. şiddete başvurmam bile gerekmiyordu çoğu kez adımın ve gölgemin görünmesi yetiyordu disiplinin sağlanması için. 6-A sınıfına girdim o gün, ilk dersleriydi yavrucukların,ilcenin e köylerinin değişil okullarından gelmiş kalabalık bir sınıftı,önceden CEMİL HOCA namını duyduklarında gıkları çıkmadan bekliyorlardı kapıdan girecek canavarı(şimdi bunları yazarken bile aradan 30 yıl geçmesine rağmen utanıyorum ve kendimden nefret ediyorum) her zaman yaptığım pozlardan biridir ilk derslerine girdiğim sınıfların kapısını aniden şiddetle açarım ve kapının koluna yaslanarak sabit bir noktaya gözlerimi diker dakikalarca öylece dururum, bu tavrın zaten önceden tavrımı duymuş zavallı yavrucaklar üzerinde katmerli bir korku fırtınası yaratırdı,çocuklar ben girer girmez ayağa fırlayıp heykel gibi kıpırdamadan duruyorlardı…
Herkese hayırlı, huzurlu, mutlu günler diliyorum.