
Ümit Özçelik'in kaleminden: Bozkırın insanları...
Uzunca ve oldukça yorucu bir yolculuğun sonunda nihayet atandığım köye geldim, geldim sözü burada çok basit kaldı sanırım buna gelmek değil de ulaşmak denir herhalde. Anadolu'nun bozkırında bir köye ancak iki yol ile ulaşabiliyorsunuz ya yaya yada bir hayvanın çektiği vasıta ile tercih sizin. Ben ikincisini seçtim. İyi de oldu yol boyu muhtar Mustafa amcayla bolca sohbette etmiş olduk. Size biraz Mustafa amcadan bahsetmek isterim Mustafa amca iri uzun boylu orta yaşın biraz üzerinde oldukça sevimli neşeli ve çok yardımsever bir insan. İstanbul'da yetişmiş bir genç olarak köy yaşantısına alışmam uzun sürdü fakat Mustafa amcanın o ilk karşılaması konukseverliği, üzerimdeki korkuvari tedirginliği ve endişeyi almıştı.
Kendimi çok şanslı hissediyorum Cumhuriyet devrimlerini eğitim alanında hizmet vermek ülkeme faydalı olmak beni o kadar mutlu ediyor ki. Ülkenin tarımsal kalkınmaya çok büyük ihtiyacı var. Benim de bu kalkınmada küçük de olsa bir katkımın olması heyecanlandırıyor beni.
Köy yaşantısına alıştım artık sanıyorum köylüde bana alıştı çünkü bir çok işlerinde yardımcı olmam için kapımı oldukça sık çalmaya başlamışlardı. Köyde de en çok yardım için çağıran Topal recepti Onunla da bu yardımlaşma sırasında oldukça samimi olduk. Topar Recep çok enteresan bir insan Topal olduğuna bakmayın en hızlı hareket edenden bile daha fazla hareketli bıcır bıcır bir insan en büyük özelliklerinden biri çok çalışkan olması Ama öyle böyle değil. Tarla için sabahın köründe kalkar kalkmayanları da kavga dövüş kaldırırdı.
Verilebilir anlatabiliyor muyum köyün enteresan insanlarından biri de Emine ablamızdı. Emine ablamızın mutfağında akrabalarının ona hediye ettiği bir radyo var ve Emine ablamız hiç durmadan Radyo dinle her şeyden haberi olurdu. Emine ablamızla sohbetler çok keyifliydi Köyün en Aydın kadınıydı çünkü Emine ablamızda her konuyu konuşabiliyordunuz bazen saatlerce sohbet ettiğimiz olurdu. Köydeki diğer kadınlar Emine ablamıza çekinirdi çünkü onun bilgisi karşısında yanıtsız kalıyorlardı.
Yani kısacası köyümüz gerçekten çok enteresan bir köydü Ben İstanbul'da yaşarken Anadolu'nun geri kalmışlığını insanlarımızın çabasızlığından zannediyordu şimdi o insanları içerisindeyim ve biliyorum ki bu insanlara ulaşıldığında olanak verildiğinde ne büyük işte ne yapacaklarını öğrenmiş oldum. Bunca yokluğa bunca olanaksızlığa karşı tırnaklarıyla toprağı yara yara buraları yeşertmeleri buralara can vermeleri beni çok umutlandırıyor.
Bozkırın bu insanlarını tanıdıkça geleceği olan güvenim evrimler olan inancın bir kez daha artıyor. Yenile ve gelişmeye açık bu bozkırın insanlarını tanımak beni İstanbul'daki yaşantımdan aldı Anadolu'nun güzelliklerine götürdü.
Biz eğitimciler, Cumhuriyetin bize vermiş olduğu bu görevi devrimlere olan inancımızla daha ileriye taşıyacağız..